Hayatın Anlamı-Terry Eagleton
Uzun bir aradan sonra, sosyal medya üzerinde Terry Eagleton‘ın hayatın anlamına ait bir sözünden hareketle aynı yazar ve düşünere ait ‘Hayatın Anlamı’ adlı kitabını önce incelemeye sonra da buradan ilgililerine paylaşmaya karar verdim 🙂 Her zamanki gibi faydalı olması dileği ve temennisiyle 😉
Kitap Hakkında
”Hayatın anlamı nedir? Daha fazla güç, servet, seks, aşk, çikolata, futbol, entelektüel tefekkür ya da günü yaşamak mı? Hayatın bir anlamı var mıdır; yoksa o da tüm anlamlar gibi sadece postmodern bir kurgudan mı ibarettir?
Anlamın hızla buharlaştığı günümüz kapitalizminin kentli, pragmatik politik ve kültürel dünyasında her şeye rağmen ortak ya da hayatlarımıza gömülü anlamlardan bahsedebilir miyiz?
Terry Eagleton bu kısa “giriş” kitabında, insan bilimlerinin terk ettiği ve popüler kültürle anlam endüstrisinin istila ettiği bir alanda hayatın anlamını sorguluyor. Hayatın anlamını, anlamın hayatını oluşturan dilbilimsel, etik, kültürel ve politik göstergelerle tartışan Eagleton’ın anlatısına Shakespeare’in tiyatral karakterleri, Wittgenstein’ın “dil oyunları”, Schopenhauer’un “istenç”i Heidegger’in “hiç”i, Sartre’daki endişe, Samuel Beckett’in “belki”si ve Freud’un “bilinçdışı” da parçalar halinde katılıyor. Aristo’dan Marx’a uzanan bir ahlaki soykütük dahilinde insanın kendini gerçekleştirmesi, kişisel tatmin, toplumsal birer pratik olarak mutluluk, sevgi ve erdem gibi kavram ve değerleri yorumlayan Eagleton’ın bu kitabı, hayatı hâlâ hayati göstergeleriyle dert edenler için bir düşünme çağrısı. Hayatı ya da dendiği gibi, “Ey Hayat!”ı.” (tanıtım bülteninden)
Eagleton, “Hayatın anlamı nedir sorusu hakiki bir soru mudur?” diyerek başladığı kitabında hayatın anlamını araştırıyor, edebiyat ve felsefe eşliğinde hatta biraz da ironik bir şekilde tartışıyor. Bu arayış içerisinde uzak geçmişten günümüze kadar hayatın anlamına ilişkin olarak ünlü düşünürlerin görüşlerini de yorumlayıp bir anlamda kendine özgü bir bakış açısıyla harmanlıyor.
“(…)belki de hayatın hepsi de geçerli olan, farklı ve bazıları karşılıklı olarak çelişen birtakım amaçları vardır. Veya hayat belki zaman zaman amacını aynen bizim yaptığımız gibi değiştiriyordur. (… )Peki ya hayatın aslında bir amacı varsa ve o bizim kendi tasarılarımıza aykırıysa?
Ya da
“Peki ya hayatın bir anlamı varsa ama onu bilmemek bizim için daha uygunsa? Hayatın anlamını bulmayı, gerçekleştirmeye değer bir şey gibi düşünmeye eğilimliyiz, ama ya bu bir hataysa? Veya gerçek, bizi taşlaştıran bir ucubeden başka bir şey değilse?”
ve en sevdiğim kısmına geldik.. 🙂
“Sonuçta, bir insanın hayatın anlamını niye bilmek “istemesi” gerektiği sorusunu daima sorabiliriz. İnsanlar hayatın anlamını bilmenin daha iyi bir hayat sürmelerine yardımcı olacağından emin midir? Ne de olsa insanlar, bu sırra ermeden de mükemmel biçimde hayatlarını sürdürdü. Veya belki öteden beri bunu bilmeksizin hayatın sırrına vakıftılar. Belki de hayatın anlamı nefes alıp vermek kadar basit ve farkında olmaksızın şu anda yapmakta olduğum bir şeydir. Peki ya saklı olması bir yana gözümüzün önünde olduğu için anlaşılmazsa? Hayatın anlamı belki peşine düşülen bir amaç ya da dibi taranan bir gerçeklik yığını değil, yaşamak ediminin ta kendisinde ya da belli bir yaşam tarzında dile gelen şeydir. Sonuçta bir anlatının anlamı, onun yalnızca sonu ya da gayesi değil anlatının kendi sürecidir.”
Bir yanıt yazın