Jon Ronson-Psikopatlık Testine Tuhaf Cevaplar

‘Hikayem şöyle başlıyor: Bir arkadaşımın evindeydim, kitaplığında zihinsel rahatsızlıkları içeren DSM kitapçığı vardı. Bu, bilinen tüm zihinsel rahatsızlıkları listeler. 50’lerde oldukça inceydi, gittikçe büyüdü, büyüdü, büyüdü ve şimdi 886 sayfa kalınlığında. 374 zihinsel rahatsızlığı içeriyor.

Benim bir zihinsel rahatsızlığım olup olmadığını düşünerek sayfalarını kurcalarken, 12 tane rahatsızlığım olduğu ortaya çıktı. Öncelikle genel kaygı bozukluğum var. Kabus bozukluğum var, eğer sürekli başarısız olduğunuz veya başarısızlıkla damgalandığınız rüyalar görüyorsanız bu bozukluğunuz oluyor, benim bütün rüyalarımda insanlar beni yolda takip edip “Başarısızsın.” diyorlar. Ebeveyn-çocuk ilişkisi sorunlarım var, bunun için ebeveynlerimi suçluyorum.  Şaka yapıyorum, şaka. Şaka yapıyorum. Ayrıca hasta rolü yapıyorum. Bence hem hasta rolü yapmanın hem de genel kaygı bozukluğunun aynı anda görülme sıklığı az olmalı, çünkü hasta rolü yapmak beni kaygılandırıyor..’

Deliyle akıllıyı ayıran keskin bir çizgi var mı? Tüyleri diken diken eden sunumunda The Psychopath Test kitabının yazarı Jon Ronson TED (Technology Entertainment Design) konferanslarından birinde, ikisi arasındaki gri bölgeleri aydınlatıyor.. (Konuşmanın devamı aşağıda yer almaktadır. İsterseniz videoyu ’26 languages’ sekmesindeki Türkçe alt yazı seçeneğini seçerek de izleyebilirsiniz.)

‘Her neyse, bu kitabı karıştıyordum ve sandığımdan daha deli olup olmadığımı düşünüyordum, belki de bu konuda eğitimli değilseniz bir zihinsel bozukluğunuz olduğunu kendinizin teşhis etmesi pek iyi bir fikir değildir ya da psikiatri mesleğinin normal insan davranışlarını zihinsel bozukluk olarak etiketlemek gibi enteresan bir zevki var. Bunlardan hangisinin doğru olduğunu bilmiyordum, ama bunu ilginç buldum.Psikiatriyi eleştiren birisiyle görüşüp onun görüşlerini almalıyım diye düşündüm. Bunun sonucunda Scientoloji tarikatından kişilerle öğle yemeği yedim.

Scientoloji’nin gördüğü yerde psikiatriyi yok etme çabasındaki takımını yöneten Brian adında birisiyle tanıştım. Kendilerine CCHR diyorlar. Ona “Psikiatrinin güvenilemez bir yarım bilim olduğunu kanıtlayabilir misin?” diye sordum. “Evet, sana kanıtlayabilirim.” dedi. “Nasıl?” dedim. “Seni Tony’yle tanıştıracağım.” dedi. “Tony kim?” “Tony Broadmoor’da.” Broadmoor, Broadmoor Hastanesi. Eskiden Broadmoor Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi olarak bilinirdi. Seri katilleri ve kendine hakim olamayanları oraya gönderirlerdi.“Tony ne yaptı?” dedim. “Neredeyse hiçbir şey. Birisini dövdü ya da öyle bir şeyler ve hapisten deli rolü yaparak kurtulmak istedi. Ama o kadar iyi yaptı ki, şimdi Broadmoor’da kaldı ve kimse onun deli olmadığına inanmıyor. Tony’yle tanışmak için seni Broadmoor’a sokmayı denememizi ister misin?” dedi.Ben de “Evet, lütfen.” dedim.

Broadcmoor’a giden trene bindim. Kemptoon Park civarında kontrolsüz olarak esnemeye başladım, köpekler de kaygılandıklarında kontrolsüz olarak esnerlermiş. Broadmoor’a vardık. Bir sürü kapıdan geçtim ve sağlık merkezine ulaştım, hastalarla burada buluşabilirsiniz. Devasa bir Hampton Inn’e benziyor. Her yer şeftali ağacı, cam ağacı ve rahatlatan renklerde. Tek cırtlak renkler, panik düğmelerinin kırmızısı. Hastalar gelmeye başladılar. Oldukça kilolulardı ve eşofman giyiyorlardı ve oldukça sakin görünüyorlardı. Scientoji üyesi Brian bana “Onlara ilaç verilmiş.” diye fısıldadı. Bu, Scientoloji’ye göre dünyadaki en kötü şey, benceyse fena bir fikir değil. 

Brian “İşte Tony” dedi. Bir adam içeriye giriyordu. Kilolu değildi, tersine oldukça iyi gözüküyordu.Eşofman giymiyordu, ince çizgili bir takım elbise giyiyordu. Çırak programındaki birisi gibi kollarını uzatmıştı. Sanki bana akıl sağlığının yerinde olduğunu gösteren bir kıyafet giymeye çabalamış gibi bir hali vardı.

Oturdu. Ona “Buraya gelmek için deli rolü mü yaptın?” diye sordum. “Evet, evet, 17 yaşındayken birini dövdüm. Hapiste duruşmamı beklerken hücre arkadaşım ‘Ne yapman gerekiyor, biliyor musun? Deli numarası yap. Onlara deli olduğunu söyle. Yumuşak hastaneye yollanırsın. Hemşireler sana pizza getirir.Kendi Playstation’ın olur.'” dedi. “Bunu nasıl yaptın?” dedim. “Hapishane psikiatristini görmek istediğimi söyledim. ‘Crash’ adında bir film izlemiştim, filmde insanlar arabaları duvara çarpmaktan haz alıyorlardı.Psikiatriste, ‘Arabaları duvara çarpmaktan haz alıyorum.’ dedim.”. Ben “Başka?” dedim. O da “Psikiatriste kadınları olurken izlemek istediğimi, bunun beni normal hissettirdiğini söyledim.” dedi. Ben “Bunu nereden duydun?” dedim. O da “Ted Bundy’nin hapishane kütüphanesindeki biyografisinden.” dedi.

Her neyse, deli taklidini çok iyi yaptığını söyledi. Onu yumuşak bir hastaneye değil Broadmoor’a yollamışlar. Oraya gelir gelmez şöyle bir bakıp psikiatristi görmek istemiş ve ona “Ortada çok önemli bir yanlış anlaşılma var. Ben, zihinsel olarak hasta değilim.” demiş. “Ne zamandır buradasın?” diye sordum.“Suçum için hapiste yatsaydım, beş yıl alacaktım. 12 yıldır Broadmoor’dayım.” dedi.

Tony, insanları akıl sağlığının yerinde olduğuna inandırmanın yerinde olmadığına inandırmaktan çok daha zor olduğunu söyledi. “Normal gözükmenin en iyi yolunun insanlarla futbol veya televizyondakiler gibi normal şeyler hakkında normal olarak konuşmak olduğunu düşündüm.” dedi. New Scientist dergisine üye oldum ve son günlerde Amerikan ordusunun yaban arılarını patlayıcıları koklamak için eğittiği hakkında bir makale vardı. Hemşireye ‘Amerikan ordusunun patlayıcıları koklamak için yaban arılarını eğittiğini biliyor muydun?’ dedim. Benim için alınan tıp notlarını okuduğumda oraya: ‘Arıların patlayıcıları koklayabildiğini düşünüyor.’ yazdıklarını gördüm. Bilirsin, akıl sağlığım hakkında sözlü olmayan ipuçları arıyorlar. Ama akıl sağlığı yerinde olarak nasıl oturabilirsin? Akıl sağlığı yerinde olarak nasıl bacak bacak üstüne atarsın?İmkansız” dedi. Tony bana bunu söylediğinde, kendi kendime “Gazeteci gibi oturuyor muyum? Gazeteci gibi bacak bacak üstüne atıyor muyum?”

Şöyle devam etti “Bir yanımda birisini boğmuş biri, diğer yanımda da tecavüzcü oturuyor. Onlardan korktuğum için de odamdan pek çıkmıyorum. Onlar da bunu akıl sağlığımın yerinde olmadığı belirtisi olarak algılıyorlar. Bunu, araya mesafe koyduğum ve kendimi üstün gördüğüm olarak değerlendiriyorlar.”Yani seri katillerle takılmak istememeyi sadece Broadmoor’da bir delilik belirtisi olarak değerlendirirler.Sonuç olarak, bana gayet normal gözükmüştü — ama ben ne bilirim ki?

Eve döndüğümde onun klinisyeni Anthony Maden’e e-posta attım ve “Hikayesi ne?” dedim. Şöyle cevapladı: “Evet. Tony’nin hapishaneden kaçmak için delilik numarası yaptığının farkındayız, en başından, halisülasyonları oldukça klişeydi ve Broadmoor’a geldiğinde yok oldular. Ama, onu değerlendirdik ve bir psikopat olduğuna karar verdik. Aslında, deli numarası yapmak tam da bir psikopatın yapacağı cinsten bir kurnazlık ve manipülasyon davranışı. Belirtiler listesinde: kurnaz ve manipülatif. Beyninin olması gibi çalışmadığı numarası yapmak beynin olması gibi çalışmadığı anlamına geliyor. Diğer uzmanlarla görüştüm ve çizgili takım elbise — tipik psikopat dediler. Belirtiler listesinde birinci ve ikinci belirtileri karşılıyor —üstünkörülük, yüzeysel çekicilik ve kendini üstün görme. Ben de “Nasıl yani, diğer hastalarla bir arada olmak istemedi mi?” dedim. Tipik psikopat — kendini üstün gördüğü ve empati yoksunu olduğunu gösteriyor. Tony ile ilgili normal gözüken her şey aslında, klinisyenine göre bu yeni biçimde deli olduğunun kanıtıydı. Psikopattı.

Ve klinisyeni bana “Psikopatlar hakkında daha çok şey öğrenmek istiyorsan, psikopat belirtileri listesini hazırlayan Robert Hare’in psikopatları tanıma kursuna gidebilirsin.” dedi. Ben de gittim. Bir psikopatları tanıma kursuna gittim ve artık sertifikam var ve artık yeterli bir psikopat tanıyıcısı olduğumu söyleyebilirim.

İstatistiklere göre Her yüz kişiden biri bir psikopat. bu odada 1500 kişi var. Aranızdan 15’i psikopat. Ancak bu sayı CEO ve iş liderleri arasında yüzde 4’e çıkıyor. Onun için bu odada yaklaşık 30-40 psikopat olsa gerek. Akşama katliam çıkabilir.

Hare’e göre bunun nedeni en acımasız kapitalizm psikopatça davranışları ödüllendiriyor: empati yoksunluğu, yüzeysellik, kurnazlık, manipülatif olma. Aslında kapitalizm, en acımasız formunda psikopatlığın fiziksel bir manifestosu. Hepimizi etkilyen bir psikopatlık biçimi. Hare bana şöyle dedi: “Broadmoor’daki deli numarası yapmış ya da yapmamış adamı unut. Kimin umurunda? Bu büyük bir haber değil. Büyük haber, kurumsal psikopatlık. Gidip kurumsal birkaç psikopatla röportaj yap.”

Bunu denedim. Enron çalışanlarına yazdım ve “gelip psikopat olup olmadığınızı anlamak için sizinle hapishanede röportaj yapabilir miyim?” dedim. Cevap vermediler. Sonra taktik değiştirdim. 1990’larda mallara el koyan “Elektrikli testere” Al Dunlap’a e-posta attım. Batmakta olan şirketleri alıp işgücünün yüzde otuzunu işten çıkarırdı ve Amerikan kasabalarını hayalet kasabalara çevirirdi. Ona e-posta attım ve“Sizi özel yapan ve avcı ruha sahip olmanıza ve korkusuz olmanıza neden olan bir beyin anormalliğinesahip olduğunuzu düşünüyorum. Bu özel beyin anormalliğinizle ilgili sizinle röportaj yapabilir miyim?” dedim. “Gel.” dedi.

Al Dunlap’ın Florida’daki avcı hayvanlarla dolu büyük malikanesine gittim. Aslanlar ve kaplanlar vardı. Beni bahçeden geçirdi. Şahinler ve kartallar vardı. “Orada köpekbaliklari var.” diyordu. Bunu daha yumuşak bir tonda söylüyordu. “Daha fazla köpekbaliği ve kaplanlar var.” Narnia gibiydi.

Sonra mutfağına gittik. Al Dunlap batmakta olan şirketlerini başına gelirdi ve işgücünün yüzde 30’unu salardı. Sıklıkla da insanları şaka yaparak kovardı. Örneğin, onun hakkındaki ünlü bir hikayeye göre, birisi ona gelip “Yeni bir araba aldım.” dedi. O da “Yeni bir araban olabilir, ama neyin olmadığını söyleyeyim: işin yok.” dedi.

Mutfağında — orada eşi Jud’yle ve koruması Sean’la duruyordu — ben de “E-postamda seni özel yapan bir beyin anormalliğine sahip olduğunu söylemiştim, hatırlıyor musun?” dedim. “Evet, bu harika bir teori.Star Trek gibi. Daha önce hiç kimsenin gitmediği bir yere gidiyorsun.” dedi. Ben de “Bazı psikologlara göre bu seni …”  “Ne?” dedi. Ben de “Psikopat yapıyor” dedim. “Cebimde psikopatlık belirtilerinin listesi var. Seninle onların üzerinden geçebilir miyiz?” dedim.

Kendine rağmen ilgilenmişti ve “Tamam, devam et.” dedi. Ben de “Kendini diğer insanlardan üstün görmek.” dedim. Şunu söylemeliyim ki bunu reddetmek onun için çok zor olurdu çünkü kendisinin yağlı boyadan devasa bir resminin altında duruyordu. “Kendine inanmalısın” dedi. “Manipülatif.” dedim. “Buna liderlik denir.” dedi. “Sığlık etkisi: farklı duyguları hissetme yoksunluğu.” dedim. “Kim saçma sapan duygularının onu aşağı çekmesini ister ki?” dedi. Psikopatlık belirti listesinin üzerinden geçiyordu ve onu “Peynirimi Kim Aldı?”ya dönüştürdü. (ç.n. “Who Moved My Cheese? çok satan bir kitap.)

Al Dunlap ile geçirdiğim gün, bana bir şeyler olduğunu fark ettim. Bana normal gibi gözüken bir şeyler söylediğinde, örneğin çocuk suçlarına hayır dedi. West Point’e kabul edildiğini ve West Point’e çocuk suçluların kabul edilmediğini söyledi. Kısa süreli çok evliliğe hayır dedi. Sadece iki kere evlenmişti. İlk eşi boşanma belgelerinde onu bir kere bıçakla tehdit ettiğini ve insan etinin tadını hep merak ettiğini söylemişti. Ama kötü evliliklerde, tartışmanın şiddetiyle insanlar aptalca şeyler söyleyebilirler. İkinci evliliği 41 yıl sürmüştü. Söylediği her psikopatça olmayan şeyde kendi kendime, bunu kitabıma koymayacağım diye düşündüm. Sonra da bir psikopat tanıyıcısı olmanın beni bir psikopata dönüştürdüğünü gördüm.Çünkü onu üzerinde psikopat yazan bir kutuya koymak istiyordum. Onu en çılgın yönleriyle tanımlamak istiyordum.

Sonra, aman tanrım dedim. Son 20 yıldır bunu yapıyorum. Bütün gazeteciler bunu yapıyorlar. Elimizde not defterlerimiz dünyayı dolaşırız ve mücevherleri ararız. Bu mücevherler de her zaman röportaj yaptığımız kişinin derinliklerinde olur. Orta çağ din adamları gibi onları birbirine dikeriz. Normal şeyleri de geride bırakırız. Bu ülkede bazı zihinsel bozukluklar oldukça sık teşhis ediliyor. Bipolar çocuklar — dört yaşındaki çocuklara bipolar teşhisi konuluyor, neden? Öfke nöbetleri geçirdikleri için, bu da bipolar belirtilerinde üst sıralarda.

Londra’ya geri döndüğümde, Tony beni aradı. “Neden telefonlarıma cevap vermiyorsun?” dedi. “Senin psikopat olduğunu söylüyorlar.” dedim. “Ben psikopat değilim. Onların listesindeki maddelerden biri acımasızlık, ama diğeri ise kurnazlık ve manipülasyon yapma. Suçun için pişman olduğunu söylediğinde,‘Tipik psikopat davranışı, pişman olmadığı halde, kurnazca pişmanım demek.’ Büyücülük yapıyorlar. Her şeyi ters yüz çeviriyorlar. Duruşma zamanım yaklaşıyor. Ona gelecek misin?” dedi. Olur dedim.

Duruşmasına gittim. Broadmoor’da 14 yıldan sonra, çıkmasına izin verdiler. Yeniden suç işleme olasılığının ortalamadan yüksek olduğu anlamına gelen listedeki belirtilerin çoğuna sahip diye sınırsız olarak tutulmaması gerektiğine karar verdiler. Gitmesine izin verdiler. Koridorun dışında bana şöyle dedi:“Biliyor musun Jon? Herkes biraz psikopat. Sen öylesin. Ben öyleyim. Şey, ben tabii ki öyleyim.” Ben “Şimdi ne yapacaksın?” dedim. “Belçika’ya gideceğim, orada hoşlandığım bir kadın var. Ama o evli. O yüzden onu eşinden ayırmam gerekecek.” dedi.

Bu iki yıl önceydi ve kitabım burada bitti. 20 aydır her şey yolunda gidiyordu. Kötü bir şey olmadı.Londra’nın dışında bir kızla yaşıyordu. Scientoloji üyesi Brian’a göre kaybettiği zamanı yerine koyuyordu, bu kulağa kötü geliyor, ama ille de kötü olmak zorunda değil. Ne yazık ki 20 ay sonra, bir aylığına hapse girdi. Bir bar kavgasına karıştı ve bir aylığına hapse girdi. Biliyorum bu kötü, ama en azından bir ay hapis cezası alması, kavganın o kadar da kötü olmadığını gösteriyor.

Daha sonra beni aradı. Biliyor musunuz? Bence Tony’nin dışarıda olması doğru. Bence insanları en çılgın halleriyle değerlendirmemelisiniz. Tony, yarı-psikopat. O gri bölgede ve gri bölgeleri sevmeyen bir dünyada yaşıyor. Ama o gri bölgelerde karışıklığı bulabilirsiniz, insanlığı ve gerçeği. Tony bana şöyle dedi:“Jon, sana bir barda içki ısmarlayabilir miyim? Benim için yaptıklarından dolayı sana teşekkür etmek istiyorum.”

Gitmedim.

Siz ne yapardınız?’

kaynak:http://www.ted.com/talks/jon_ronson_strange_answers_to_the_psychopath_test/transcript?language=en#t-73423

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

20 + = 22